Neden Lovecraft'ı sevmelisin? "Fena olmayan" korku yazarları çok fazla, ama "harika" yazarlar azdır. Amerika Birleşik Devletleri'nin iki "büyük" olduğunu söylüyorum – Edgar Allan Poe ve Howard Phillips Lovecraft. İngiltere'nin birkaç tane daha var - Bram Stoker, William Hope Hodgson, M. R. James. Poe, delilik, takıntı ve ölüm üzerine güzel şiirler ve kısa hikayeler yazdı. Poe ile ilk kez 7 yaşında karşılaştım. Bir Cadılar Bayramı partisindeydim ve yaşlı bir adam "The Tell-Tale Heart" adlı kitabı okudu. Bana derinden vurdu. Bir sonraki Scholastic kitap fuarında Poe'nun bir kopyasını aldım. Lovecraft, Poe'dan yaklaşık bir yüzyıl sonra yazdı. Burada bazı örtüşmeler var. Tabii ki Lovecraft Poe'yu okudu, bu da onu etkiledi. Bu yüzden Lovecraft'ın bazı eserleri çok Poe tarzı (The Outsider, In The Vault, Yuletide in a Suburb). Lovecraft'ın şiirlerini çok sevsem de, onlar Poe seviyesinde değiller. Poe, büyük korkunun zihninde olduğunu düşünüyordu, bu da onun delilik motivasyonunu açıklıyor. Bugüne kadar çoğu edebiyat eleştirmeninin korku diye düşündüğü şey budur. Öte yandan Lovecraft, zihnimizin sınırlı olduğunu hissetti ve en derin dehşet, evrenin kalpsiz, umursamaz boşluğunda. Lovecraft bilime büyük ilgi duyardı, bu yüzden geniş evrenin gerçekliğiyle Poe'nun asla yüzleşmediği bir şekilde yüzleşirdi. Lovecraft, evrenin o kadar büyük olduğunu biliyordu ki, hayal gücümüzün ötesinde varlıklar ve korkular barındırıyor. Lovecraft, zihnimizi genişletmeye çalışıyor, içe odaklanmak değil. Bu yüzden Lovecraft'ın kahramanları çok fazla kişiliğe sahip değil – hepimizi tehdit eden dehşetin arka planı olarak kalıyorlar. Ve neden yarattıkları neredeyse anlaşılmaz hale geliyor. Hikayelerinden birinde, canavar kelimenin tam anlamıyla bir renktir. Yani, bir renkle nasıl savaşabilirsin? En ünlü hikayesi olan Cthulhu'nun Çağrısı'nda, varlıklar bizim doğal yasalarımıza bile uymazlar. Yani Lovecraft'ı sevmek için harika bir sebep bu.